En güzel filmleri yapacak olan,
En güzel senaryoları yazacak olan,
En iyi bizi anlatacak olan sadece ve sadece halk çocuklarıdır.
Çünkü halkı kendilerinden, kendi çocuklarından başka kimse daha iyi anlatamaz. Çünkü acısını çekmediğin, heyecanı, mutluluğunu, acısını yüreğinde hissetmediğin, kendinden görmediğin, yaşamadığın hiç bir şeyi anlatamazsın. Bunun için sinema evrensel olduğu kadar, asıl olarak halkındır.
Emperyalizm halkın olanı, halktan çalarak, dünya halklarını sömürebilmek, beyinlerini teslim alabilmek için onlarca yıldır sinema alanını kullanıyor. Emperyalizm bunu hayatımızın her alanına giren, akıllı telefonları, televizyonları, videoları, sinema salonlarını kontrolü altında tutarak yapıyor.
Bunun içindirki günümüzde emperyalizm sinema sanatını ticari bir tekel, endüstri haline getirmiştir. Amerika’da bulunan Hollywood, bunun en çarpıcı örneğidir.
Hollywood’da her yıl binlerce film yapılır, üretilir. Ancak siyasi açıdan sürekli olarak emperyalizmin güdümü altında olan bu filmlerde emperyalistlerin çıkarları, propogandalarını yapmayı ve halkı örgütlemeyi hedefler. Bu anlamıyla sinema alanı emperyalistlerin sürekli olarak başvurduğu bir kitle örgütleme aracıdır.
Hindistanlı yazar Baburo Patel Amerikan sinemasının kendi ülkesine yönelik etkisini şöyle anlatıyor;
” …Hollywod ABD’nin dünyadaki en güçlü silahı ile 600 milyonluk halkın böylesine kültürel olarak döllenmesini üstlendi. Film üstüne filmler, iki dünya savaşı boyunca Hindistan’a gönderildi. Filmler bize rumba ve samba yapmayı öğretti. Filmler bize “Hi” ve “God” (Merhaba ve Hay Allah anlamına gelir) demeyi onlar gibi çığlık atmayı öğretti. Filmler bize şeytanlığı ve boşanmayı öğretti ve filmler bizi içki demlerine götürdü…
Hollywood bizim yiyeceklerimizin, suyumuzun, havamızın, sanatımızın, kültürümüzün, geleneklerimizin, felsefemizin hayat ve insan ilişkilerimizin etkisini bozdu. Hollywood’un dokunduğu ne varsa kirletilmişler. Amerikalıların bir günahı pek çok ilinti modaya dönüştü. İşte eğlence yoluyla bize öğrettikleri. Amerikan yaşam tarzı! Sayısı sınırlı birkaç iyi filmle bize bin tane çürümüş, kokuşmuş filmlerini gösterdiler.”
Bizim dağlarımızı, ovalarımızı, bizim acımızı, sevincimizi, Bizim halklarımızı, kardeşliğimizi ve yoldaşlığımızı, bizim anadolumuzda sömürüye karşı direnişlerimizi ve direniş tarihlerimizi, binbir güzelliklerle dolu kültürümüzü ve geleneklerimizi en iyi halktan başka kimse anlatamaz, tarif edemez, yazamaz, filmini çekemez.
İddialıyız!
Kendi senaryolarımızı yazacağız, kendi filmlerimizi çekeceğiz, kendi hikayelerimizi kendimiz yazacak ve hayat vereceğiz. Emperyalizmin bizi anlatmasına, bizi kirletmesine, bizi teslim almasına izin vermeyeceğiz.
Sinema alanında var olan bu sömürüye karşı, yozlaşmaya karşı, emperyalizmin yalanlarına karşı gerçekleri, yozlaştırma saldırılarına karşı değerlerimizi, direnişlerimizi çarpıtmasına karşı kendi tarihimizi anlatacağız.
Tüm halklarımızı Halk Sineması’nın içerisinde, çevresinde görmek, örgütlenmek istiyoruz. Emperyalizmin tüm yozlaşmış, kokuşmuş düzenine karşı sinema alanında da mücadelemizi büyütmek geliştirmek ve beyinlerimizi temiz tutmak istiyoruz.
Halkımız!
Kendi hikayelerimizi anlatacağımız,
Kendi filmlerimizi çekeceğimiz,
Kendi sinema alanımızı kuracağımız,
Kendi seçtiğimiz ve izleyeceğimiz filmlerle hepinize merhaba diyoruz.
Sinema Halkındır!
En güzel filmleri yapacak olan, en güzel senaryoları yazacak olan, bizi en iyi anlatacak olan sadece ve sadece halk çocuklarıdır.
Halk Sineması